DORIAN GRAYin PORTRESİ

DORIAN GRAYin PORTRESİ



Ressam Basil Hallward’ın portresini çizdiği Dorian Gray, gençliği ve güzelliğiyle herkesi büyüleyen biridir. Fakat yeni tanıştığı Lort Henry, gençliğin ve güzelliğin hayattaki en değerli şey olmasına karşın, geçiciliğinden bahsederek onu etkiler. Dorian Gray, portresindeki kendi güzelliğine hayran kalarak bunun zamanla değişeceğini fark etmenin acısıyla amansız bir dilekte bulunarak, kendisinin değil portresinin yaşlanmasını ister. Zamanla portredeki değişimler, imkânsız olan hayalinin gerçekleştiğini gösterir. Bundan sonra ruhundaki değişimler portresinde kendisine sunulacak, bu sırrını herkesten ömür boyu saklamaya çalışacaktır.

Oscar Wilde, bu kitabında kendisini Basil Hallward olarak anlatmış, çevresindeki insanların onu nasıl gördüğünü de Lort Henry'nin kişiliğinde yansıtmış. Roman, ahlaksızlığı yücelttiği gerekçesiyle büyük tepkiyle karşılandı. Oscar Wilde ise sanatın özünde ahlakdışı olduğunu ve herkesin Dorian Gray’de kendi günahını göreceğini savunuyordu. Yayımlanışından sonra meydana gelen olaylar, skandallar ve davalar; Victoria devri insanlarının edebiyata bakışlarını, içinde yaşadıkları dünyayı, özellikle cinsellik ve erkeklikle ilgili algılarının değişmesine yol açtı. İyilik ve erdem gibi duygular yerine hazzın peşinden gitmeye başlayan Dorian Gray’in yaşamı; şiddetli ve ender rastlanır duyguları araması, zevki ve ruhu baskılayan her şeye başkaldırması, gerçek sanatçıyı toplum ve ahlak kurallarına üstün tutması özellikleriyle, okura çok katmanlı ve felsefi bir görüş sunuyor. Oscar Wilde’ın yazdığı tek roman olan ve çok eleştirilen bukitabı, insan olmanın ödüllerini, kusurlarını ararken bizi de kendimizle yüzleşmeye davet ediyor.

 

--------------oooOOOooo--------------

 

Basil Hallward ve Lort Henry çok yakın iki dosttular. Basil ressamdı. Henry ise soylu bir aileden geliyordu. Dış güzelliğe çok önem verir, kişinin içinden geleni yapması gerektiğini savunurdu. Basil Hallward’a kıyasla daha içten pazarlıklı ve daha fazla kötü huylara sahip bir adamdı. Basil ise içe dönük, dış değil iç güzelliği önemli bulurdu. İkisi çok farklı karakter olmaları nedeniyle düşünceleri birbirlerine ters kalıyordu. Bir gün Basil, Dorian Gray adında bir gençle tanıştı. Dorian Gray, saf bir güzelliğe sahip, herkes tarafından çok yakışıklı görülen biriydi. Yeni bir sanat deneyi peşinde koşan Basil, Dorian Gray’i gördüğünde onun güzelliğine hayran kalır. İlk zamanlar, Dorian Gray’in resmini gizli gizli çizmeye başlar. Zamanla resmini çizmek için onunla anlaşır. Bundan sonra Dorian Gray, resminin çizilmesi için sık sık Basil Hallward’ın evine gidip gelmeye başlar.

Yine böyle bir gün, Basil Hallward, Dorian Gray’in resmini çizerken arkadaşı Lort Henry Wotton evine gelir ve Dorian Gray ile tanışır. Zevk ve güzelliğe düşkün olan Lort Henry, Dorian’a hedonizme dayalı düşüncelerini anlatır. Aralarında yaptıkları sohbetten çok mutlu ayrılırlar. Henry de Dorian’ın güzelliği ve saflığından etkilenir. Günler geçtikçe Dorian Gray ile Lort Henry sık, sık buluşmaya başlarlar. Birlikte davetlere gidip birçok partiye katılırlar. Dorian Gray artık Basil’den çok, Lort Henry ile vakit geçirmeye başlamıştı. Basil, çok sevdiği delikanlıyı daha kısıtlı görebildiği için üzülüyordu. Fakat Dorian’a sitem etmekten başka elinden bir şey gelmiyordu.

Lort Henry, Dorian'a öğütler veriyordu. Bir sohbet sırasında onun çok güzel bir yüzü olduğunu, fakat ileride yaşlanınca bu güzelliğinden geriye bir şey kalmayacağını, kalıcı olanın güzellik değil deha olduğunu dile getirir. Henry'ye göre güzeli somut görmek zordu; güzellik, soyut bir kavramdı. Bu konuşma Dorian'ı çok etkiler. Dorian Gray’in Lort Henry ile sıkı fıkı olduğu dönemde, basil zor da olsa delikanlının portresini bitirir. Ortaya muhteşem bir çalışma çıkmıştı. Arkadaşlarına tabloyu gösterirken, bu eserinin, en değerli tablosu olduğunu ilan eder. Tablonun güzelliği karşısında hepsi çok şaşırmışlardı. Dorian'ın, tabloda çok daha başka bir büyüsü vardı. Yüzü çok gençti, çok güzeldi. Lort Henry, ressama tabloyu Dorian’a hediye etmesi gerektiği söyler. Bu tablo ile neredeyse Dorian'la bütünleşen Basil, tabloyu vermek istemez. Fakat yoğun ısrarlar karşısında sonunda tabloyu Dorian’a verir. Tabloyu Dorian da çok beğenmiştir. Fakat Henry'nin "Güzellik geçicidir, Kalıcı olanın deha olduğu" sözleriyle bir gün güzelliğini kaybedeceğini anlayınca ağlar ve Basil’in portresinin eskimesini ne kadar çok istediğini ifade eder. "Yaşlanmanın getireceği değişikliklerin sadece portrede gerçekleşmesini, kendisine hiçbir şey olmaması"nı diler. Garip bir şekilde Dorian Gray’in dileği gerçekleşir. Her üzüldüğünde, yıprandığında kendi yüzünde değil, tabloda değişiklikler olur. Portreyi alan Dorian, onu evinin en güzel yerine yerleştirir. Kimsenin görmemesi için üstünü örter.  Ayrıca Henry'nin verdiği bir kitabı da okumaya başlar. Bu kitapta; insanın işleyeceği günahların, onu özgür kılacağını, içimizden geldiği gibi davranmazsak, hayatın bir anlamı olmayacağı anlatılıyordu.

Dorian, bu düşünceler sonucunda bambaşka bir insan oldu. Kendi güzelliğinin farkında, bencil biri haline geldi. Henry'nin onun için söyledikleri ve  "Bu tablodaki Dorian hep böyle kalacak. Senin yüzün buruş buruş olsa bile o hep genç kalacak." sözü aklından çıkmıyordu. Dorian birbiri ardına günah işlemeye başlar. Bu arada sık, sık tiyatroya gidiyordu. Genç bir oyuncuya gönlünü kaptırdı. Uzun bir süre varlığını ve sevgisini belli etmeden tiyatroya gidip kızı izlemeye devam etti. Sonunda bir gece, kızın kulisine gidip ona olan aşkını ilan etti. Kızın da ona karşı boş olmadığını öğrenince nişanlandılar. Bu süreç içerisinde ne Basil’e ne de Lort Henry’e zaman ayıran Dorian, nişanlandığını büyük bir heyecanla bu ikisine açar. Basil ve Lort Henry, bu evliliği onaylamıyorlardı. Evlenmeden bir gece önce, nişanlısı Sibyl’i göstermek için onları tiyatroya götürdü. Ancak nişanlısı sahnede çok kötü bir performans gösterir. Bunun üzerine Dorian'ın, Sybly'e olan duyguları değişir. Arkadaşları da Dorian'a kinayeli sözler söyler. Lort Henry’nin düşüncelerine büyük saygı gösteren ve önem veren Dorian, kızın kulisine gidip ondan nefret ettiğini söyler ve kızı terk eder.

Sybly, bu acıya dayanamayarak intihar eder. Dorian, ertesi gün Lort Henry’den kızın intihar haberini alır. Bir müddet kendini suçlu hisseder. Katil sanılmaktan korkmuştur. Sybly'nin abisi James Vane de haberi almış ve olayın intihar olmadığını düşünerek, olayı aydınlatmaya ve Dorian'dan intikam almaya yemin eder. Tam o gün, Basil’in çizdiği portresine baktığında dileğinin kabul olduğunu ve tüm sıkıntılı zamanlarının yüzüne değil, tabloya etki ettiğini fark eder. Aynı gün, kızın ölüm haberini alan Basil, taziyelerini bildirmek için Dorian’ın evine gelir. Kendine ait bir resim sergisi olacağını, eserlerinin en kıymetlisi olan Dorian Gray’in portresinin de bu sergide yer almasını istediğini söyler. Fakat Dorian, portredeki sırrın diğer insanlar tarafından öğrenileceğinden korkarak teklifi reddeder. Basil’in portreyi görme isteklerine de karşı çıkar. Basil gittiğinde, resmi; en üst katta, hiç kullanılmayan bir odaya taşıtır.

Artık bu intihardan kendini sorumlu hissetmeyen Dorian, kızın ölümünün ardında kendisini başka işlere verdi. Bazen antikaların peşinde koşar, bazen modaya önem verir, kitapların ilk baskılarını toplar. Itriyatla (parfümeri) bile meşgul olur. İnsanları öyle etkiliyordu ki bir gün giydiği bir kılık yarın moda oluyordu. Fakat Dorian bunların hepsinden sıkıldı. Zaman geçtikçe, resmine her baktığında, yaşlandığını ve çirkinleştiğini görüyordu. Bu arada kendisi yaşlanmıyor, aynı kalıyordu. Ne yazık ki güzelliğinin bedelini, kötüleşen ruh hali ile ödüyordu. Sevdiği kızın ölümü ve yılların ona veremediği zararlara da güvenerek ve Lort Henry’e uyarak, akla gelebilecek her kötülüğü yapıp her günahı işliyordu. Aynadaki yaşlanmayan yüzüne baktıkça keyifleniyor, istediği her günahı işlemeye devam ediyordu. Artık tüm insanlar onu sevmez olmuştu. Arkadaşları ile de artık eskisi gibi görüşmüyordu. Hakkındaki dedikodular aldı başını, yürüdü, gitti.

Uzun bir zaman sonra Basil, bir akşam Dorian'ın evine gidip ona şehirde hakkında konuşulanları, dedikoduları anlatır ve bu kötülüklerden vazgeçmesini ister. Çok sevdiği Dorian'ın içine düştüğü durum onu çok rahatsız etmektedir. Bunun üzerine Dorian, kimseye göstermediği portreyi ressama gösterdi. Basil gördüklerine inanamaz. Tartışırlar. Dorian, üzerindeki lanet için sanatçıyı suçlar. Çok sinirlenen Dorian, kendini tutamaz ve bıçağı kaptığı gibi Basil’i öldürür. İlk başta pişman olsa da yapacak bir şey yoktur. Kanıtları yok etmek için bir arkadaşına, Basil’in bedenini yok ettirir.

Dorian, günah işlemeye devam ettikçe daha çok yalnızlaşıyordu. Yalnızlaştıkça tablosuna dönüyor, portresini izleyerek içindeki karanlığı keşfediyordu. Dorian, olaylardan uzaklaşmak için küçük bir köye gelir. Burada, onu her yerde arayan, Sibly'nin abisi James Vane ile karşılaşır. Aralarında başlayan kovalamaca sonunda adam, talihsiz bir şekilde, bir av tüfeğinden çıkan kurşun ile hayatını kaybeder. Bu olay Dorian'ın değişmesi için bir işaret olur.

Aradan biraz zaman geçince Dorian yaptığı tüm bu kötü şeylerden bıkar.  Yaşamının sonlarına doğru artık iyi insan olup iyilik yapmaya karar verdi. Tüm yaptığı kötülüklerden kaçmak ve ölüm korkusundan uzaklaşmak için sık, sık portrenin olduğu odaya gidiyordu. Bir gün içine düştüğü melankoliden kurtulmak için, bu kötülüklerin sebebi olarak gördüğü portreyi yok etmek ister. Portreyi taşıttığı odaya çıkarak Basil’i öldürdüğü bıçağı hınçla portreye saplar. Eş zamanlı olarak kendisi de yere yığılır. Hizmetçileri onu bulduğunda, tanımadıkları, yaşlı, çirkin bir beden yerde yatmaktaydı. Yanında duran resimdeki portresi ise eski güzel, genç ve yakışıklı haline geri döner.

 

Oscar Wilde Hakkında

            1854 yılında, Dublin'de doğan İrlandalı şair, hikaye ve oyun yazarı Oscar Wilde, ömrünü "Güzel"in peşinden   koşmaya adadı. Zevk için yaşadığına hiçbir zaman üzülmeyen, tanımadığı hiçbir hazzın kalmamasıyla övünen, Oscar Wilde, iğneli üslubu ile geç Victoria dönemi Büyük Britanya'sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Cinsel tercihleri nedeniyle ahlaksızlıktan suçlu bulununca büyük bir düşüş yaşadı. 1900 yılında, doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde, Paris'te, fakir bir otel odasında öldü.

Bu İçeriği Paylaş

Benzer Yazılar: