Hasan Amca

Hasan Amca



Son tatilimde, çocukluğumu geçirdiğim kente gitmek fikri nereden geldi bilmiyorum. Ama doğrusu bu denli haz duyacağımı tahmin etmiyordum. Hele adımlarım beni yıllar öncesinin alışkanlığı ile, kendiliğinden top oynadığımız arsaya sürüklemeye başlayınca içimi, aradığımı bulamayacağım endişesi kapladı. Korktuğum da başıma geldi. Daha o zamanlarda, evler arasına sıkışıp kalmış yirmi dönümlük arsada bir inşaat faaliyetinin başlatılacağını gösteren işaretler vardı. Buruk bir duygu ile otuz yıl öncesi canlandı gözümün önünde. Nasıl da oynardık bu arsada! Sabahtan akşama kadar. Hatırlıyorum da annem beni eve zor sokardı.

O maçlarla ilgili anılarımız, çoğumuzun unutamadığı anılardır. O maçlarda FİFA'yı, federasyonu falan tanımaz, futbolu kendi kurallarımızla oynardık. "Üç korner, bir penaltı", "Giren gol, penaltı olmaz.", "Gol değil, bel üstü", "Abanma yok." "Açılsana olum, üç kere sektirdim."  Saha, sokak arasındadır. Top sık, sık komşu bahçeye kaçardı. Bahçe sahipleri genellikle bıkmıştır çiçeklerini kıran, sebzelerini mahveden  toplardan.  Ya da top bayır aşağı kaçmıştır. Kimse gidip topu almak istemez. Ama onun da kuralı konmuştur; "Atan, alır" ve daha niceleri…

Ama hepsinden canlı hatırladığım Hasan amcaydı; arsanın sahibi. Kentlerin hızla büyüdüğü zamanlardı. Her yerde inşaat vardı. Eski evler yıkılıyor, bahçeler bozuluyor, boş arsalar satılıyor, inşaatlar peş peşe sıralanıyordu. İnşaatlar arasında bizim top sahamız tek başına, çevresindeki kurumaya yüz tutmuş birkaç ağaçla dimdik ayaktaydı. Ayaktaydı ama en büyük korkumuz, sahamızın elimizden alınmasıydı.

Birgün top oynarken yanımıza geldiydi Hasan amca. Yanında birkaç kişiyle beraber. Yanındakilerle konuştular, ölçtüler, biçtiler. Biz de merak ve korkuyla oyunu bıraktık, onları gözlüyorduk. Neden sonra adamlar el sıkışıp ayrıldı. Biz de Hasan amcanın yanına gidip ne olup bittiğini sorduk. Satıyordu arsayı Hasan amca. Artık başka bir oyun yeri bulmalıymışız kendimize. Arsamızın elimizden gideceği düşüncesi hepimizin dünyasını karartmıştı. Ağladık, sızladık, anlattık, belki bir saat. Hep dinledi bizi Hasan amca, üzünde tatlı bir tebessümle. Sonunda "Peki çocuklar, söz size. Ben yaşadıkça kimse bu sahayı çocukların elinden alamaz." Ortalık bir anda bayram yerine döndü.

Bu olay aklımdan hiç çıkmadı. Gençlik yıllarımda bir gün Balzac'ın "Goriot Baba"sını okurken onu bu karara iten duyguyu hissetmeye başladım. Düşündükçe de Hasan amca gözümde büyüdü. Hasan amca yüreğinde bu sevgiyi, sıcaklığı taşıdıkça daha çook yaşardı.

Meraklandım ve mahalleliye sordum Hasan amcayı. Ölmüştü, geçen yıl. Hem de doktorların 20 yıldan beri "Uzun yaşamaz" demelerine rağmen. Hiç yadırgamadım.žŞimdi onu çocukları, torunları, arkadaşları, başkaları anıyorlar mı, bilmiyorum ama, benim gözlerimde biriken yaşlar, eminim ruhunu aklayacaktır. Seni hiç unutmayacağım. Toprağın bol olsun Hasan amca.

                             Temmuz 1992 Balıkesir

 

Bu İçeriği Paylaş

Benzer Yazılar: