Schopenhauer: Çok okumak doğru mu?

Schopenhauer: Çok okumak doğru mu?



Çocukluğumdan beri kitap okumayı severim. Çevrem beni "Çok okuyan biri" olarak tanır. Çok okumanın ölçüsü her neyse artık… Arthur Schopenhauer, sevdiğim, kendime yakın bulduğum düşünürlerden biridir. Eski valilerimizden Doğan Pazarcıklı'nın "Yaşarken Yazmak, Yazarken Yaşamak" adlı kitabından öğrendiğime göre;  Schopenhauer, "İrade Felsefesi" adlı kitabında fazla kitap okumayı doğru bulmuyor. Bana bu söylem ilginç gelmişti. Gerekçesi de okurken başkalarınıın aklıyla düşündüğümüz, dünyaya o gözle baktığımızda düşünme yetimizi kaybedebiliriz diye söylüyor. Kitabın o bölümüne bir not düşmüşüm; "Eleştirel okuma yapan bir kimse için bu söz konusu olmamalı." diye. Öyle ya  okurken sürekli okuduklarımı daha önce okuduklarımla kıyaslar, kendi tecrübelirimle, bilgilerimle karşılaştırı, değerlendiririm. Sonra da "Koca filozof yanılacak değil ya…" diye araştırdığımda, filozofun "Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine" adlı kitabıyla karşılaştım.

Schopenhauer, herşeyden önce, insanın kendi deneyimlerini yaşaması; tabiat, sanat gibi zevklerin tadına varması için yalnız kaldığı belli zamanlara, serbest zamana ihtiyacı vardır diyor. Önemli olan o serbest zamanda neler yapıldığıdır. Bir yeteneğe sahip insanın aklı, sürekli  zamanını nasıl kullanacağıyla meşgul olur. Oysa bir uğraşı, hedefi, becerisi olamayn insanlar için boş zaman, aklın tatile çıktığı, tembellik yapacağı bir zamandır. Bu da ergeç sonunda can sıkıntısı getirecektir. Filozofa göre can sıkıntısı boş insanlara özgüdür, yapabilecek onca şey varken can sıkıntısı çekmek beyhudedir.

Scopenhauer, bütün gün okuyan insanın, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybedeceğini öne sürüyor demiştim. Nitekim sürekli okuyan insanların, at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi, düşünmeyi unutacağını öne sürüyor. Ancak kitapta ilerledikçe içim rahatladı. Zira o da aslında düşünmeden okumanın bir değeri olmadığını söylüyor. Her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni, devamlı beden gücüyle çalışan insanlardan daha fazla felç edici bir etkiye sahipolduğunu belirtiyor.  Zira sürekli beden işiyle uğraşan kişi, hiç olmazsa yaptığı işi ve eylemlerini takip eder. Bunu başka benzetmeleriyle de pekiştirmiş. Sürekli okumayla beslenen bir zihnin, üzerinden yabancı bir cismin ağırlığı hiç eksik olmayan bir çelik yayın, sonunda esnekliğini kaybetmesine benzetmiş.

Yazar, sırf okuduklarıyla meşgul olan zihni; üzerine tekrar tekrar yazı yazılan bir tablete benzetiyor ve körelmemesi, keskinliğini kaybetmemesi için okuduklarımızı derin derin düşünmeye davet ediyor. Okuduklarımız, üzerinde  derin düşünmeyle hazmedilebilir. Bu önerisini de  aldığımız gıdaların bizi beslemesi için gerekli olan sindirim sürecine benzetmiş.  Düşünce yeteneğimizin kaybolmaması, aklımızın keskinliğini artırmamız için bunun elzem olduğunu belirten Schopenhauer bir yığın berbat kitap arasından doğru kitabı seçmenin de ayrı bir beceri olduğunu ekliyor.

Özellikle benim gibi ileri yaşlarda, zihniniz sizin en iyi dostunuz oluyor. Onu hor kullanmamak, nafile işlerle köreltmemek gerekiyor. Schopenhauer'a saygılarımla...

Bu İçeriği Paylaş

Benzer Yazılar: